Tüm Dost ve Arkadaşlarımın yeni yılını kutluyor, huzurun ve sağlığın önceliğinde en mutlu en güzel yılların sizlerle olmasını diliyorum. Yüreğiniz, sevgiden sevilmelerden yoksun kalmasın. Mutlu yıllar.
Eskileri değerlendirerek, onu "eskimeyen" yapmak en kıymetlisi galiba. Son yılların hit cümlesi "modası geçmiş" saatleri atmadan önce bu yazıyı okuyun. Kullanmadığınız ama atmaya da kıyamadığınız bir saati böyle kullanışlı hale getirebilirisiniz. Saat kısmını diğer parçalarından ayırıpı, böyle goblen-keten karışmı kumaşla kayış yaptıktan sonra, zeminin pililendirilmiş dantel ile kaplayarak vintage tarzı bir saate dönüştürebilir siniz. Hem hatırasına hürmet, hem yeniye rağbet...
Peçete katlama işi sanata dönüşünce, sayfalar beni bir oraya bir buraya atıyor. Bu aralar pek moda oldu şu "baby shower" lar (gözünü seveyim, lahusa şerbetli bebek mevlütlerinin, hadi değişen en fazla hediyelşeme olsun da...neyse, sustum, sivri dilim açıldımı susmaz) bu karşılamayı seven ve düşünenler için masalarına güzel bir peçete şöleni, yada kızınıza eğlencelik bir uğraş, hangisini isterseniz...
Hıristiyan alemine noel gecesi, bize yeni yıl eğlencesine hazırlıklar tam gaz devam. Bu peçeteyi hem modelini hem rengini hem katlama şeklini çok sevdim, peçete dediğiniz illa kare yada diktördgen olmaz ki, bu çam ağacı esprisi cuk oturmuş bu son günlerin telaşesine...
Bu aralar taktım bu zencefile. Evde kurabiyesi, çayı, balla karışımı ne rarsan var. Benim kız maul diplomalı aktar, faydasını say say bitiremedi. Şimdi onun dediklerini kaleme alacak zaman olmadığından, yine bilir kişi bir hocadan bulup paylaşayım dedim. Oktay Ustanın "zencefilli kurabiye" tarifi harika, bence sizde deneyin derim, yapmayanlar için tabi.
Zencefil o kadar önemli bir bitki ki, evinizden eksik etmemenizi tavsiye ediyoruz. Yazımızı okuyunca sizde bize hak vereceksiniz!
Zencefil kökünün bileşiminde önemli etken maddeler var. Taze zencefil etken madde bakımından daha zengin; yüzde 80 su, yüzde 2 protein, yüzde 1 yağ, yüzde 12 nişasta, kalsiyum, fosfor, demir, B ve C vitamini içeriyor. Kuru zencefilde su oranı yüzde 10.
Zencefilin; iştah açıcı, antiseptik, midevi, gaz söktürücü, sindirimi düzenleyici, solunum, toksin atıcı, yollarını açıcı etkileri bulunuyor. Zencefil kan damarlarını açar, terleme ve sıcaklık yapar, kalbi canlandırır.
Londra’da St. Bartholomew hastanesinde yapılan bir klinik çalışmada, zencefilin hastaların anesteziden uyanınca gösterdikleri bulantı ve kusma belirtilerini antiemetik ilaçlardan daha çok önlediği ortaya çıktı.
Rahat uyumayı sağlıyor
Uykusuzluk, kas ağrısı, sabit kusma gibi belirtilerle hasta olan bir kişi, zencefil ve baldan yapılmış çay içerlerse terleme olur, ağrılar azalır, ateş düşer ve derin bir uyku gelir.
Enfeksiyon sonucu oluşan ateşleri düşürmede de ucuz, hazırlanması kolay, güvenli bir ilaç olan zencefil; insanlığa tarihten gelen bir mirastır.
Günümüzde batı ve doğu ülkelerinde zencefil hakkında bilimsel araştırmalar yapılmaktadır. Japonya’da Tukushime-Bunri Üniversitesine bağlı Eczacılık Fakültesi, zencefilin kalp kası kaslarını kuvvetlendirdiğini bildirdi.
Yine Kyoto Üniversitesi araştırıcıları zencefilin kalp kaslarını kuvvetlendirdiğini ve dolaşımı düzenlediğini bildirdi.
Hindistan’da Baroda Üniversitesi araştırmacıları, yaptıkları deneylerle zencefilin karaciğer ve kandaki kolesterolü azalttığı sonucuna vardılar.
Japon bilim adamları zencefilin bileşiminde bulunan shopal’ün pıhtılaşmayı önlediğini buldular.
Taşıt tutmalarına birebir
Zencefil, bulantı ve kusmaya karşı çok etkili doğal bir ilaçtır. Uçak, vapur, otomobil gibi taşıtlarda sallanmaktan ileri gelen bulantı ve kusmalara karşı zencefil rahatlatıcı çözüm oluyor.
REÇETE : Yolculuğa çıkmadan 30 dakika önce ağza alınan 1 gr. zencefil araç tutmasını engeller. Taşıt tutmasında, ameliyat sonrası ayılmalarda 0,5gr. – 2gr. arası zencefil+100 ml. sıcak su ile ile hazırlanan infüzyon faydalıdır.
Gebelikte bulantıya iyi geliyor
Zencefil ayrıca gebelikte sabah hastalığı diye bilinen ve sabahları görülen bulantı ve kusma gibi rahatsızlıklarda da kullanılır. 30 hamilede yapılan denemelerde hastalara her gün 1 gr. toz zencefil verildiğinde, semptomların azaldığı ve tamamen geçebildiği ortaya çıkmıştır.
Mide Bulantılarına REÇETE : 0,5gr. – 1gr. toz zencefil + 150 ml. kaynar su ile infüzyon hazırlanır, gerekli durumlarda günde 2 veya 3 kez tekrarlanır.
Soğuk algınlığına karşı; limonlu veya karanfilli zencefil çayı etkili oluyor.
Zencefil nasıl alınır?
Zencefili alırken taze kurutulmuş olmasına dikkat edin. Bildiğiniz güvendiğiniz aktardan tane zencefil olarak almanızı tavsiye ediyoruz. Evde pirinç veya bakır havanda çok kolay ezerek toz haline getirebilirsiniz. Ayrıca marketlerde satılan taze zencefili de alıp, onuda kullanabilirsiniz. Ancak kuru olanının kokusu ve etkisi daha yoğun!
Zencefil mutfakta nelerde kullanılır?
Çorbalara, pilava, sütlü tatlılara, pasta ve keklere, beyaz peynire, vb. katılır.
Dikkat:Kan sulandırıcı ilaç alınıyorsa, ülser, safra taşı varsa kullanılmaz. 6 yaş altı çocuklarda kullanılmaz.
Kaynak: Zencefil Doğanın Harika İlacı/ Prof. Dr. Ayşegül D.ERDEMİR
Örgü sevenler için bu kardan adamı örmek zevkli olur herhalde. İster salona ister çocuk odasına her köşeye yakışır bu kış mevsiminde, hele kar yağmayan yerlerde biraz hasret giderir çocuklar:) hatta bunu ören bakın bahçesine nasıl koymuş.
Herkese güzel bir hafta dileyerek, bu haftanın açılışını bu zarif mumllarla yapmak istedim.
Yılbaşı geliyor, hazırlıklar telaşlar rezervasyonlar başladı bile, ne yeriz ne giyeriz ve nereye gideriz diye herkeste bir panik bir panik sormayın:) Şaka bir yana, evde sevdiğinizle baş başa bir gece planlayan varsa, romantizm kokan hazırlıklara ne dersiniz? Böyle düşünüyorsanız işte bu şık mumlar dan başlayabilirisiniz. Bir parça dantel, fildişi renginde parşomen kağıdı, çift taraflı yapıştırıcı bant, saten kurdale ve makas, ve tabiiki mum. Yapılışı anlatılmış. Site de çok hoşuma gitti, bazı düşüncelerim var ileriki zamanlar da, bana güzel ip uçları verdi.
Parşomen kağıdı ve dantel üst üste konduk tan sonra, bu mumların etrafını sarıyorsunuz.
Martha ablaya gelmişken hemen çıkmak olmaz tabi, bu hediye kutusunu görünce görmemezlikten gelmek ayıp olur du. Sevgililer günü olarak hazılanmış bu kutu ama, yılbaşı gecesi ne özel, sevgilliler için yada sevdikleriniz için hazırlayabilirisiniz, hatta sadece bu hediye kutusunu "hediye" olarak verebilirisiniz:) Ben şahsen hayır demezdim:)
Malzemeler karton kağıt ile başlıyor, silikon tabancası, çizilmiş bir kalp şablonu şimdilik yeter...
İşte işin püf noktası, ahşap görünümlü bu kumaşı nasıl nerden bulurusunuz bilmiyorum ama bu güzelliği perçinleştiren bu detay bence.
Bu çok şık kordon ile kenarlar biye olarak geçilmiş, bir başka ayrıntı ise burada saklı...
Veeee işte final, renkli, takılarda kullandığınız taşlardan harika bir süsleme ile sonuca varıyorsunuz. Pembe kurdele de şık ama bence bunu yerine organze tarzı kurdele daha şık durur du gibi geliyor, daha diri olabilir diye düşünüyorm. Bu tarz kutu yapımını çok gördük ama genelde var olan kutuları kaplamayla yapılan çalışmalar dı, ama bunun tamamını yapmak daha bir zevkli. Abudik gubidik işlerin yanında profosyonel olanlar kendini belli ediyor.
Herkese iyi pazarlar, epeyce bir aradan sonra artık işimize özümüze dönmenin zamanı geldi. Ne zamandır Matrha ablamızı ziyaret etmiyordum. Bu çalışmasını çok beğendim. İnsan kaliteyle özveriyi birleştirdimi yapamıycağı şey yok yok dedirtiyor. Mısır yaprakları ve tanelerinden harika çiçekler yapmış. İster evinizin köşesine yapın, isterseniz hediye edin yada satıp para kaznaın, hepsi için makbul bir çalışma çünkü.
Buraya kadar ikinci çiçeğin yapımı resimlenmiş
Bunlar da ilk çiçeğin yapım aşamları, siz sayfasında daha detaylı okuyabilirisiniz. Mısır yapraklarını boyama işlemini anlatıyor.
Herkese selamlar, son günlerin yoğunluğun dan gerek sitenin içeriğinden gerekse tasarımlarım dan uzak kalmıştım, ancak "iki arada bir derde" dediğimiz anımda sevgili Senem hanımın epeydir beklediği sayfasını tasarladım, kendisinin tam istediği yönde çalışma yaptım, tarzı ve yaptıklarıyla büyük uyum içinde olduğunu belirtmesi, düşüncemi doğruladı. Senem hanım ın, marifetli ellerinden çıkan eserler sayfasının görselliği ile bütünleşiyor. Ben çok severek çalıştım ve ilk kez herşeyin bir kerede yapıldığı bir çalışma oldu, yaptım beğendi uyguladım, hepsi bu kadar. Sanırım zevklerin ortak olması bunun en güzel yolu. Sizlerin de talebi ve sormak istedikleri olursa ben buradayım.Sevgiyle kalın dostlar.
Evet arkadaşlar, tam bir yıl önce bugün sizlere "gelincik" adıyla merhaba dedim. Fikr-i alem isimli siyasi ve düşünce blogumdan, hobi ve el sanatları başta olmak üzere, kadın, sağlık, yaşam gibi hayatımızın temel taşlarını oluşturan nice paylaşımlarımı ayırmak amacıyla, bloglarımı ayırmıştım. Bir kaç ay sonra, "com" sevdası yüzünden google amca bana "gelincik" adını vermeyince zorunlu olarak "hobicell.com" diye isim değişkiliğine gittim, ama ne yazık ki google amcanın halen devam eden bu "com" alanlarının açılmaması sorunu yüzünden bu sefer şimdiki adım olan "hobibox" adlı bloguma, diğerini içe aktararak devam etmiş oldum.
İşte bu hayatın dikenli ve taşlı yollarından nice engelleri aşarak, google amcanın verdiği ve veremediği nimetler sayesinde halen aranızdayım. İnşallah nefes aldığım, ellerim ve aklım çalıştığı sürece de devam edecektir.
Bir yıl için de tam 576 paylaşımla sizlere merhaba demişim, yani günde ortalama (yaklaşık) 2 konuyla bilgisayarlarınıza, evlerinize, gönüllerinize misafir olmuşum. Bir çok dostluk ve arkadaşlıklara yelken açmışız, şu anda duraklamalara ve aksiliklere rağmen 416 izleyicim var. Bu da demek oluyor ki, her gün en az bir kişi beni izlemeye almış. Ve şu anda da, günlük sayfa ziyaretlerim 1.300 ila 2.000 arasında dır. yani saatte ortalama 130 sayfa ziyaretim oluyor, buda 1 dakikaya ortalama 3 sayfa düşüyor demektir:) (ne kadar hesapçı bloggerım) Arama motorlarında konu başlıklarım ve etiketlerim ilk 3 veya ilk beşteyim. Yoğunluğa göre bu daha ileri yada daha geri oynayabiliyor. Hemen hemen her kesime her yaşa, hitap ederek "herkesin bir hobisi var" sloganıyla yolumuza devam ediyoruz. Bu benim için, bana göre bir başarıdır. Hatta öyleki, ilk blog açtığım dönemde ( yaklaşık iki yıl) önce, resim eklemeyi, bağlantı vemeyi, konu paylaşmayı bile bilmezken, bunları öğrenmek için büyük bir azimle kapı kapı dolaşırken şu anda kendi sayfa tasarımlarımı yapmakla beraber, bu hizmetimi sizlere de sunuyorum. Özellikle bu bölüm benim için vazgeçilmez oldu. Kabiliyet ve istek olduktan sonra insanın yapamayacağı şey yoktur tezini kendimde kanıtlamış ve bir kez daha görmüş oldum.
Zaman zaman, sizleri ihmal ettiğim ve gelemediğim günler oldu, oluyor da, ama inanın bu gönül hep sizlerle,. Biraz; adalı, cımlı-cimli, yağlı ballı sözlerden hoşlanmadığım, "körler sağırlar biribirini ağırlar" muhabbetine sıcak bakmadığım, samimi olmayan, hafif gösteriş kokan, karşılık beklemeye endeksli hediye uğruna, kul köle olan, blog ve yorumlardan kaçtığım içinde beni mesafeli bulan, bu yüzden uzak kalan bloglar olduğunun farkındayım. Ama işini samimyetle yapan, kalitesinden ödün vermeyen, sadelikten ve mütevazilikten yana olan herkesin de peşindeyim, tıpkı onlarında bana olan vefası gibi. Efenim, bı istatiksi bilgiler ve yoruma açık görüşlerimden sonra, iyi ki burdayım, ve iyi ki varsınız diyerek şimdilik müsade istiyor, daha nice nice yıl dönümlerinde birlikte olalım diyorum.
Merhaba arkadaşlar, uzun bir aranın ardından sonunda buradayım. Kızımın söz gecesinden sonra nişanımızın yakın olmasından dolayı, bu süre içersinde sizlerden uzak kaldım, ve bu aradan sonra tekrar bir başka tatlı telaşımızla açılışı yapmak istedim. Bu yoğun günler ve koşuşturmaca dan sonra geçtiğimiz hafta pazar günü nişanımızı gerçekleşitridik. Çok güzel çok anlamlı ve bir okadar eğlenceli bir gece oldu. Nişanı evde aileler arasında yapılmasını isteyen gençlerin bu istekleri doğrultusunda hummalı günler yaşandı, çarşı, alış veriş, nişan sepetleri hazırlığı, nişan bohçaları, evde ki ikramlar, kıyafetler derken o gün geldiğinde heyecanımız ikiye katlandı.
Damat tarafının hazırladığı nişan sandığı, ve bohçalarıyle birlikte diğer hediyeler teslim alınırken, bizim tarafımızdan hazırlanan nişan sepetleri ve bohçaları giderken teslim edildi. Herşeyi en ince detayına kadar düşünülmüş ve alınmış, hani tabri caizse gelen bohça ve sandığın içinde yok yok, karşlığında kız tarafı olarak ta laik olacak şekilde bizlerdeelimizden geldiğince hazırlamaya çalıştık.
Bizden gidenler ve hazırladığımız çok cici lavanta keslerini resimlemeye zaman ve imkan olmadı ama bizde kalan ve damat tarafından gelen ciciler hediyeler, sandık ve bohçalar en kısa zamanda sizlerle buluşturcam. Şimdilik stüdyoda ki fotoğrafları paylaşarak bu sabırsızlığıma son vermek istedim. Daha sonra bizlerin ve bahsettiğim hediyelerin fotoğrafları da görücüye çıkacaktır. Ama ben daha fazla bekleyemedim ve dünya güzeli prensesimle "oğlum" dediğim sevgili müstakbel damadımın birbirinden güzel pozlarıyla sizleri başbaşa bırakırken;
Bir kaç teşekkür dileklerim olucak. Öncelikle İstanbul dan, sevgili dostum, fedakar arkadaşım Ayşen'nin (benhurum) kızım için hazırladığı ve lavanta keselerini dağıttığımız "nişan sepeti" ve "nişan " yastığı" için buradan kendisine çok teşekkür ediyorum. O marifetli ellerinin değidiği bu şirin hediyeleri ve düşünceli jesti gercekten bizim için çok anlamlıydı.
Ve yine sevgili Örgücü Nine nin, yine kızım için ördüğü ve yolladığı, pamuk ellerinden pamuk gibi "gelin şalı" için de kendisine çokk ama çok teşekkür ediyorum. Çok zarif ve güzel bir örnekle bütünleşen bu şalın da bizim için her zaman değeri bir başka olucaktır. (hediyelerimi kendi resimlerimle daha sonra sizlerle paylaşıcam)
Ayrıca, söz gecemizi paylaştığım yazıdan sonra içten dilek ve temennilerle beni yanlız bırakmayan, tebriklerini ve kutlamalarını esirgemeyen tüm dost ve arkadaşalarıma da çok teşekkür ediyorum. Bu teşekkürler le kalmayıp en kısa zamanda ziyaretlerinize gelicem.
Şimdilik hoşçakalın diyor, selam ve sevgilerimi yolluyorum.
Bu konudan çoğunuz haberdar olmuştur, bu güzel adımı atalı bir hafta oldu ama resimler elimize yeni geçtiği için ancak paylaşma fırsatı oldu. İşte benim prensesim ve mustakbel damat adayı ile söz gecesinden kesitler. Daha fazlasını nişana saklıyoruz, haftaya pazar (12 Aralık) nişanımız var. Yine ara ara sizler den kopabilirim ama malum bu telaşlar tatlı telaşlar, yapılacak çooook işim var çokkk:)
(Bu arada özellikle yemek blogu olanlar dan fikir alış verişi yapabilirim, nişan evimizde olucak ama minik şirinlikler, detaylar düşünüyorum, bunlardan biri açık büfe olucak, pastamızın siparişi bugün verildi, ancak o gün nasıl bir menü hazırlamalyım, tuzlu tatlı olarak neler yapmalyım, ve varsa "bu benim en güzel yaptığım dır, denedim ve çok beğeniliyor" dediğiniz tarilferi benimle paylşaırsanız çok sevinirim. Yani bildik tariflerin dışında, ama fazla abartılı olmayan, kek poğaça tatlı tariflerine kapım açık, zaman buldukça sizlerin yaptıklarınızı takip ediyor ve deniyorum, ama bu aralar, tek tek dolşamaya zaman yok. (bayramda muhallebili kadayıf yapmıştım, sanırım biri bu olucak, çünkü çok beğeinildi, bir de ıslak kurabiye okumuştum "zeyneple" blogunda, onuda yapmayı düşünyorum) Catreing şirketiyle görüştüm, belki daha bile hesaplı gelicek bana ama ben el emeği ev yapımı olmasından yanayım, bir de o telaşı, hazırlığı, heyecanı parayla almak mümkün değil tabi. Mümkün olduğunca herşeyin bize ait olma hazzını yaşamak istiyoruz, O yüzden mutfak perilerinden haberleri bekliyorum.. (hımmm mutfak perisi, bak sevdim bu ismi, yemek blogum olsaydı bu ismi koyardım)
Çiçek ve söz çikolatmızın resim kalitesi biraz düşük ama, daha sonra orjinallerini paylaşıcam.
Şimdi sayafama bakıp ta, "kardan adamlı" halini görünce, bir de bu paylaşımı okuyunca, diyeceksniz ki, "yılbaşı moduna girmişsin" diye ama hakikaten öyle, Aaralık ayı girdimi tamamdır, erken olsun, güç olmasın (bu sefer bana uydurdum deyimi) Aslında on gün sonra kızımın nişanı var, onun hazırlığı telaşında olunca buna vakit bulamam diye, elim değimişken değiştireyim dedim.
Bu sevimli "kardan adamlara" gelince, geçen yıl da çoraptan yapılan bir paylaşıma yer vermiştim ama bu daha değişik ve daha ayrıntılı. Uzun beyaz bir diz altı çorap böyle düğmelerle şirin kardan adamlara dönüşmüş. Kar'ı pek görmeyen İzmir liler için çocuklara güzel bir süpriz olabilir. Sadece bir tıkla burada görebilirisiniz.
Zaman zaman ev yapımı araç gereçlerle sizlere bir şeyler sunmaya çalışıyorum. Bayram öncesi bu site ve bu konuyu hemen bir kenara ayırdım, sizlerle bunu mutlaka paylaşmalıyım dedim. Kimyasalın neredeyse girmediği sektör yok, artık çarşı pazar dolaşırken nerde "organik ve doğal" ürünler biz ordayız. Hani mümkünü olsa "Ali Babanın çiftliği" ni kurup herşeyi kendimiz yapmak istiyoruz. İşte bu kendi yapabileceklerimizden bir örnek. Sabun hepimizin vazgeçilmezi, sağda solda hep bu konuda görüyoruz okuyoruz ama genelde süs sabunları tarzında. Bu site deki sabun tamamen "sabun işlevselliğini" içeren bir ev yapımı tarifi, malzemeler sadece zaman alıcı türünden ama bir kere alışıldımı sanırım hep yapılması gereken bir ihtiyaç diye düşünüyorum. Özellikle etrafımız bu kadar kimyasal olmuşken.
YEREL ve DOĞAL SABUN YAPIMI
Kül suyu ve Zeytinyağı ile…
Gereken araç ve malzemeler;
Yağ (Yenmeyecek kadar acı herhangi bir yerel yağ)
Kül (Herhangi bir odun olur ancak Meşe daha iyi olur)
Su (Yağmur suyu daha iyi olur)
Tuz (Deniz yada Kaya tuzu)
Ekşimiş süt sıvısı (Ph oranını 9 un altına indirmek için)
Koku (Hoşunuza giden bir yağ yada Tarçın gibi bir toz koku)
Kazan (ölçünüze göre hacmi siz belirleyin;tencere,bakraç,vs)
Ateş (biz odun ateşinde yaptık,siz tüpte de deneyebilirsiniz)
Enli tahta (karıştırmak ve sabunun oluş sürecini kenarındaki akışkanlığı izlemek için)
Bome (yağı sabunlaştıracak kül suyunun olup olmadığını ölçmek için)
1) 2 birim zeytinyağının üzerine 1 birim 21 bome kül suyu çok yavaş dökülüp mikserle hızla karıştırılınca sabunlaşma tepkimesi verdi ama ph 13 değerinde çıktı. Bu pH değeri beklenenin üstündeydi.
Doğal,köy vs adıyla yapılan sabunların ph’ını ölçtüğümüzde 9-10 çıktığını gördük.
2) Baz (Kül suyu) zeytinyağının üzerine hızla dökülünce sabunlaşma tepkimesi veriyor ama zeytinyağının tamamı tepkimeye giremiyor. Büyük kaptan alınan bir örneğe ısıtılmış zeytin yağı dökünce homojen bir karışım elde edlidi ama ph da bir değişme olmadı. Başka bir örneğin üzerine incir sirkesi eklendi (ph:3) sabunlaşmaya bir etkisi olmadı. (ancak 5 C ve üstü zincir uzunluğuna sahip yağ asitleri sabunlaşma gerçekleştirebilirmiş ) Ph’da da bir değişim olmadı. Yine başka küçük bir örneğe asit baz tepkimesini hızlandırması için etil alkol eklendi (%96) ama herhangi bir etki gözlenmedi.
Son olarak bütün örnekler karıştırılıp kaynatılınca bir sabunlaşma reaksiyonu oldu ama ph:11 olarak kaldı ve elde yağlı bir his bıraktı.
Sıcak sabun yapımı:
1) Yağ ısıtıldı 45 C dereceye soğutuldu. Kül suyu ısıtıldı oda sıcaklığına soğutuldu. Bu iki örnek belirtilen sıcaklıklarda kül suyunun yavaş yavaş verilmesi suretiyle birbirine karıştırıldı. Bu işlem sırasında küçük değişimler haricinde herhangi bir tepkime gözlenmedi. İşlem sırasında sürekli ph kontrolü yapıldı. Ph ölçümlerinden yararlanılarak asitlik düştüğünde baz(kül suyu) yükseldiğinde asit(kaynatılıp soğutulmuş yağ) eklenerek tepkime gerçekleşen pH aralığı tespit edilmeye çalışıldı. Gerçekten de pH’ı 10’un üzerine çıkan numuneye yağ eklenmesiyle bir anda tepkime oluştuğu gözlendi. Bu tepkimeyi hızlı bir pudingleşme izledi. Deneyin devam ettirilmesiyle sabunlaşma tepkimesinin 8-10 pH aralığında gerçekleştiği gözlendi. Önceden yapılmış sabunların da pH’ının bu aralık içinde olduğu öğrenildi.
2) Yağ ısıtıldı 45 C ‘de kül suyu damla damla eklenmeye başladı. Sabunlaşma tepkimesi gözleninceye kadar bu işleme devam edildi. Bir önceki maddede kazanılan pH aralığı (8-10) dikkate alınarak pH bu aralıkta tutuldu. Tepkime başlayınca pH kontrolünün de ışığıyla kül suyu ilavesi kesildi. 1,5 kül birim suyu 10 birim yağ kullanıldı. Daha düşük oranda kül suyu kullanılabilirliğinin imkanları araştırıldı. Sabun oluştu ve kalıba döküldü. Son pH 10 olarak gözlemlendi. Sabun el yıkanarak denendi. Sabunun yağı çözdüğü fakat küçük de olsa elde bir yağlılık hissi bıraktığı gözlendi. Bu hissin kullanılan düşük kül suyu oranından kaynaklanabileceği öngörüldü. Aynı örnek üzerinden bir miktar alınarak tuzun etkisi ölçüldü. Tuz koyulan örnek daha jelimsi bir yapı kazanırken diğer örneğin daha kuru olduğu saptandı. Bu sonuç şaşırttı. Çünkü araştırmalara göre tuzun çökelmeye yardımcı olarak daha sıkı bir yapı kazanımına destek olacağı varsayılıyordu. Yine de belki bu sonuç analiz hatalarından kaynaklanıyor olabilir.
3) Daha önceden standartlaştırdığımız 1 birim kül suyu 2 birim yağ oranı uygulandı. Bu kez farklı olarak kül suyu damla damla değil doğrudan ilave edildi. Öncekilerin aksine yalnızca bir kez karıştırılarak tepkime kendi haline bırakıldı. Sonuç oldukça umutlandırıcıydı. Deney oldukça kontrol altında gerçekleşti. Daha önce hiç olmadığı kadar güzel bir kıvamda sabun elde edildi. 5. dakikada tepkime köpürme şeklinde tüm kaba yayıldı. 15. dk da köylünün deyişiyle balgama dönüştü, 30. dakika da hacim küçüldü muhallebi görünümü kazandı ve kalıplandı. Kıvamın güzel olması yağ kül suyu oranının 2/1 olması yönünde destek veren bir sonuçtu. Bu deneydeki tek sorun elde edilen sabunun elde çok az bir yağlılık hissi bırakmasıydı. Bu durum asit baz oranının ya da kül suyunun yavaş yavaş eklenmesinin tepkimede önemli olabileceğini düşündürdü.
4) Kül suyu yağ oranını sabitlemek adına 1/5, 2/5 ve 3/5 oranlarında kül suyu ve yağ ateş üstünde tepkimeye sokuldu. 1/5 örneğinin pH ı 11 2/5 örneğinin pH ı 10 3/5 örneğinin pH ı ise 9 olarak tespit edildi. Baz oranı ile pH arasındaki ters orantı şaşırttı. Baz oranının arttırılmasıyla pH ın artması beklenirken pH ın düştüğü gözlemlendi. Elde edilen sabunların elde bıraktığı his açısından en verimlisi 3/5 örneği oldu.
Tüm bu bilgiler ışığında;
Daha küçük kül suyu oranlarında sabunun üretilebileceği bilgisine rağmen en uygun oranın şimdilik 1 birim kül suyu iki birim yağ olduğu,
Yağı ateşe koyduktan hemen sonra 40-45 C de iken kül suyunu bir kerede tamamının yağa karıştırılacağı,
Tepkimenin ancak belli bir sıcaklıkta verimli bir şekilde gerçekleştiği; bu sıcaklığın da 95 C ve üstü olduğu
İşlemin örneğin büyüklüğüne göre yarım saat ila bir saat arasında sürdüğü
pH aralığının 8-10 olduğu
İşlem sırasında kül suyunun bomesinin önemli olduğu (21)
Bilgilerine ulaşıldı.
Ve
Bomesi ayarlanmış (21) kül suyunun üretim zorluğu, uygulanan ısıtma işleminde kullanılan yoğun emek,kaynak ve geleneksel olarak kül suyundan sabun üretiminin daha farklı metotlarla da yapıldığını bilmemiz bizi daha farklı metotları araştırmaya sevk ederek yapılan tüm çalışmaların yeniden gözden geçirilmesi gerçeğini doğuruyor…
Özet;
Kül suyu yapımı;
Her hangi bir odun külü olabileceği gibi meşe içeriğindeki potasyum zenginliği daha yüksek bome oranlarına ulaşmamızı sağlıyor. Eğer kül üretemiyorsanız size en yakın odunda ekmek,pide,lahmacun pişiren fırından bol bol ve tertemiz kül alabilirsiniz.
Biriktirdiğiniz yağmur suyu veya kireç oranı düşük bir suyla 1/1 oranında karıştırın. 2 saat sonra kül çöker ve üstte kalan suyu ölçtüğünüzde 2 bome gelir. Bu karışımı kaynatmaya başladıkça bomesi yükselir.
Siz denemelerinize 10-15 bomelerde başlayabilirsiniz.
Sabun yapımı;
Kazanımıza (Tenceremize) 2 ölçek oldukça acı yenmeyen zeytinyağını koyup ateşi yakıyoruz.40 C de yüksek bomeli (21) kül suyumuzu bir defada boşaltıyoruz. Hemen köpüklenme ve kazanın yukarısına doğru yükselme başlar. 5-10 dakika sonra ballanma,balgamlanma yada pudingleşme başlar.Bir süre sonra (kazandaki karışımın çokluğuna göre 10 ila 60 dakika arasında değişir) karışımda köpüklenme kalmaz. Bu aşamada arap sabunundan daha kıvamlı olsun diye tuz ilave edebiliriz. Sabunda istediğimiz koku malzemesini şimdi az miktarda koyabiliriz. Enli tahtamızla karışımı alıp tahtanın yanından süzdürdüğümüzde ayrı ayrı sıvılar yerine sadece tek bir sıvı-bal gibi yavaş yavaş akıyor ya da hiç akmıyorsa sabunlaşma bitmiş demektir.
Cici, basit, şirin, güzel, yani herşey var bu minik pelerinde. Ebruli olması şık ama sade yün ile fena olmaz gibi geliyor bana. Blogçu arkadaşta gördüm ama yapanı bilmiyorum bende. Kaynak gösterme adeti olmayınca insanlar da, böyle emek sahiplerinin hakkı yeniyor işte.
E hakkatten yuhhh yani, hani hırsızlık olur da böylesi olmaz. "abiyeelbiseler.net" adlı site herkesin yazılarını çalarak resmen "çalıntı" site oluşturmuştur. Bu siteye baktığınız da herkes kendinden bir parça görebilir. Şu aşağıdaki linklere bir bakın, hepsi benim yazılarım. Yahu be adam, hani çalmanın bile bir raconu vardır, arada alırsın, aldığın kişi farkına vardımı ikaz eder, özrünü diler yayını kaldırırısn, ama bu ne ya...Nasıl bir sistem kurmuşsa sanki yayınladığım zaman otomatikman oraya gidiyor, yanlız benim değil herkesin öyle, ne bir kaynak ne bir adres hiç birşey belirtmeden. Öyle ki yazıları okumadan bunu yaptığı belli, bir arkadaş sırf bu yüzden kendisini eleştirmiş, onu bile aynen yine yayınlamış.
Yani anasına küfür edilse, bakmadan yazıyor yayınlıyor bu yüce şahıs yaaa...
Hiç olmazsa "bloglardan derleme bir site" falan diye yaz, kaynak ver, sen kendi ağzından gibi yayınlayarak, birde o siteden reklamla para kazanıyorsun, haram zıkkım olsun hepsi sana, eminim şimdi bunu yayınlarsın da, sana ilanen duyurdğpum "hırsız" damgasıyla siteni paylaşırsın. İlgili yerlere şikayet ve kanuni yollar uygulanacaktır haberin ola her kimsen.
Sarımsak soymak kimimize işkence geliyor, eğer daha önce malzeme hazırlama şansımız olmadıysa tam yemek yaparken işi bırakmak, eller ıslaksa kurulamak gibi zaman kaybını yaşıyoruz, işte size sarımsağın çok basit olarak soyulma yöntemi.
Bu kadar marifetli olurmuyuz bilemem ama sanırım denemekte yarar var.Kaynamış yumurtayı sıcak soyamamak hepimizin derdi oluyor. Teknik güzel de, benim kafa basmadı hala, yani mantığını çözemedim, sanırım yorgunluktan dimağım yumurtayı pek önemsemiyor.
Son zamanlar da havlu kenarları top on listesinde ki tahtından inse de, arada böyle zarif dantel kenarlar işlevini yinede koruyor. Bu aralar çarşıları çok dolaşıtğım dan, şu taşlı, pullu, cafcaflı havlulara ifrit oluyorumi, yani gösterişin bile asaleti olmalı, kızılay gibi heryerde aynı desen aynı stil. Neyse, el emeği başka diyenlere basit ama zarif bir örnek.
İş yaparken bile ben kokoş olanlardan ım diyorsanız, böyle temizlik eldivenlerinizi şık cici bir hale getirebilirisiniz. Gerçekte kullanırken fiyonguydu püskülüydü derken salkım saçak rahat çalışılır mı bilmem ama, alışan alışır herhalde. Hoş ben sadesini de hayatta kullanamam, sanki başka birinin eliymiş gibi geliyor bana ama müptelası olanlara güzel bir eldiven çalışması.
Bu arada bizim evde ki tatlı telaş için yorum bırakan, samimi içten ve güzel temenniler de bulunan herkese çok teşekkür ediyorum. Nişan yakın olduğu için, bu tatlı günleri sizlerle o zaman paylaşıcam.
Öncelikle hemen bahsedeyim, yarın akşam kızımın sözü var. Onun hazırlığı ve telaşı içinde olduğumuz için bir iki gün aranızda olmayabilirim. Daha sonra size ayrıntılar ve resimlerle bu güzel günü paylaşıcam. Küçük bir molada size hem bu güzel haberle ve bu güzel modelle göz kırpayım dedim.
Bu atkı değişik geldi bana, çift taraflı olması daha kullanışlı yapmış atkıyı, sanırım kumaş olan kısmı polar cinsinden. Çocuklar içinde düşünülebilir. İzmir de çok soğuk olmaz ama kışın daha şiddetli hissedildiği yerlerde bu atkı işe yarar. Şimdilik bu kadar, hepinize sevgiler selamlar diyerek kalan işlere devam...
Bugün güzellik tir, maskeler dir gidiyoruz bakalım, tatlı vs yapımı için cevizli birşeyler bakayım dedim, Kemalpaşa dan gelen dalından kopma cevizler beni kırın diye bekliyor. Bu maskeyi görünce işte budur dedim, bir hafta birini bir hafta birini yapmak lazım, Allah allah pek bir gençleşicez, kompleklsi günlere mi girdim ne...
"Ceviz hayatımızın birçok noktasında oldukça geniş yer tutmuş önemli bir besin maddesidir. Vücudumuzun her bölgesinde faydalı olan bu besin maddesi cildimiz içinde çok önemlidir.
Cildimize uygulayacağımız ceviz maskesi ölü hücreleri temizleyerek cildime doğal bir güzellik kazandıracaktır.
Hazırlanışı :
*İlk önce cevizimiz un haline gelinceye kadar dövün. ( Bu işi kolaylık olsun die blandırlarda da yapabilirsiniz ).
*1 tatlı kaşığı bal.
*1 tatlı kaşığı portakal suyu
* 4 Kaşık Süt
Bunları iyice karıştırın ve daha sonra yüzünüze masaj yaparak uygulayın 15 dakika bekledikden sonra yüzünüzü ılık suyla yıkayın, değişikliği göreceksiniz.